
Özkan DİKMEN
ÇIPLAK KADIN
Tekirdağ çıplak bir kadın gibiydi yıllardır. Kahverengi toprağın üzerine yatmış öylece duruyordu. Her gelen yüzüne bir makyaj yapıp “Ne kadar da güzel bir kadın” nidalarıyla etrafına caka satıyordu.
Ancak yerde yatan çıplak kadın, her geçen gün iç organlarını kaybediyor, içten içe ince bir hastalıkta adeta eriyordu. Kimse bunun farkında olmadan, sadece yüzündeki makyaja bakarak, ne kadar güzel bir kadın olduğunu konuşuyordu.
Ne zamanki bir doktor geldi ve kadının iç organlarının yok olmak üzere olduğunu ve kesinlikle yüzündeki makyajdan öte, içinin güzelliğine de dikkat edilmesi gerektiğini söyledi; İşte yaşam, o zaman değişti. Bu doktor asistanları ile birlikte, önce iç organları ameliyat etmek için karar aldı. Sonra nereden başlanacağı konusunda uzun tartışmalar sonrası, önce sindirim sistemine bakılması gerektiğine karar verildi. Kimsenin sindiremediği bir şekilde, bu 'güzel' kadının sindirim sistemleri tek tek elden geçmeye başladı.
Sindirim sistemini açan doktor, bir baktı ki kadının hayat damarları da durmak üzere. Hemen buraya bir asistanını yönlendirdi ve bu hayat damarları ile birlikte sindirim sistemlerini de ameliyata aldı. Uzun süren ameliyat sonrası kadın, biraz olsun kendine gelmiş ve gözlerini açmıştı. Bu sırada kadın sadece 'çıplağım' diyebildi. O zaman doktorun başka bir asistani girdi devreye ve çıplak olan kadının üzerine güzel bir örtü buldu. Çok da yakışmıştı bu güzel örtü. Ama bu asistan durmadı, kadının gerdan kısmına güzel bir eşarbın yakışacağını anladı ve belkide kadını en güzel gösterecek olan boynuna eşarbı sarmaya başladı.
Asistan eşarbı sararken, kimi rengini beğenmedi, kimi kumaşını beğenmedi, kimi bu kumaşın dikiminin iyi olmadığı söyledi, kimileri ise eşarbın neden bu kadar hatalı olduğundan şikayet edip durdu.
Doktor ameliyata devam ediyordu. Sindirim sistemi ve hayat damarları kurtarıldıktan sonra iç organlarındaki müdahaleyi de aksatmamak gerekiyordu. Hemen diğer asistanı ile birlikte kadını nefes alacağı, rahat su içebileceği yolları bulmaya çalıştılar. Kısa sürede başardılar da. Çünkü bu asistan işini çok iyi yapan ve kadının bir an önce ayağı kalkması için var gücüyle çalışan biriydi. Yıllarca kadının yatmasından kaynaklanan çevresindeki kötü maddeleri de bir bir temizlemişti.
Ameliyat iyi gidiyordu. Zaman zaman ameliyathanede elektrik kesilmesine rağmen, doktor ve asistanları inanmışlardı ve başarmak üzerelerdi. Bu başarının geleceğini gören diğer hastanedeki doktorlar ise sürekli şikayette bulunup, kadının kurtulamayacağını söylerken, halen neden makyaj yapılmadığını konuşuyorlar, çevrelerindekileri de bu yönde inandırmaya gayret ediyorlardı. Oysa kadının makyaja belki de en son ihtiyacı vardı. Önce çıplak kadını hayata tutundurmak gerekiyordu. Ona yaşam sevgisi vermek gerekiyordu. Ona tüm güzellikleri anlatmak ve yeniden hayata bağlamak gerekiyordu. Doktor da başlarken buna karar vermişti, kim ne derse desin kadına hayat vereceklerdi.
Şu sıralar yerde çıplak yatan kadın, biraz olsun oturmasını öğrendi. Yakında yürümeye de başlayacak. Makyajını ise belki de doktorlardan önce makyözler yapacak. Ama bu güne kadar bu kadına sürekli makyaj yapanlara hiç sorduk mu? "Kadın neden çıplak, neden uyuyor."
Okunma Sayısı : 1213
